Sağlıklı sindirim
Sağlıklı bir beden temeli, sağlıklı bir sindirim sistemine dayanır. Biri olmadan diğeri olmaz. Ne yazık ki, çoğumuzun bedendeki toksik atıldan boşaltma işinde başarısız olduğumuz, bizi …
Sağlıklı bir beden temeli, sağlıklı bir sindirim sistemine dayanır. Biri olmadan diğeri olmaz. Ne yazık ki, çoğumuzun bedendeki toksik atıldan boşaltma işinde başarısız olduğumuz, bizi kronik ve ölümcül hastalıklarla karşı karşıya bırakan bağırsaklara sahip olduğumuz konusunda pek çok doktor hemfikirdir.
Şimdi, sağlıklı bir bağırsağın canlı besinlerle nasıl beslendiğine bir bakalım:
1. Canlı besinlerde doğal olarak bulunan enzim, besinleri parçalar. Böylece besinlerdeki kimyasal maddeleri, hücrelerden geçebilecek ve kana karışabilecek küçüklükte parçalara ayırır. (Yaş sebze ve meyvenin zor sindirildiği görüşünün tam tersinden bahsediyoruz.)
2. Sindirilmiş bol lifli besinler kolon duvarları tarafından emilir ve kan yoluyla beden hücrelerine dağıtılır.
3. Besinlerdeki toksik maddeler, bağırsakların içinde bulunan faydalı laktobasil bakteri ailesi tarafmdan hızlı bir eli-minasyon için tutulur.
4. Kalan lif, birçok kanserojen maddeyi seyreltme, bağlama ve etkisizleştirmeye yardımcı olur.
5. Atık maddeler, her gün düzenli olarak çalışan bağırsakların hareketleriyle atılır.
6. Aynı zamanda bedendeki trilyonlarca hücre, kendi çöplerini kan dolaşımına boşaltır ve toksinler hızla bedenden atılmak üzere bağırsaklara gider.
Bedenimizdeki atık maddeler, sağlıklı bir bağırsağa en hızlı şekilde gitme eğilimindedirler.
Şimdi de et, süt ürünleri, pişmiş ve işlenmiş besinlerle dolu bir bağırsağın sindirim sistemini inceleyelim.
1. Enzim içermeyen yiyecekler (pişmiş sebzeler, beyaz ekmek, pizza, kek, yumurta, süt, et, balık ve tavuk) sindirim sistemine girerler, ama besin emilimi için gerekli küçüklükteki boyutlara parçalanamazlar.
2. Kalan lifsiz toksik maddeler sindirilmek üzere kaim bağırsakta uzun süre konaklarlar. Bağırsak duvarı daha fazla su çektiğinde, dışkı da sertleşmeye ve atıhmı güç hale gelmeye başlar.
3. Yağlar sindirim bölgesinde beklerken bozulmaya ve kokuşmaya başlar, karbonhidratlar mayalanır ve protein çü-rür. Bu zehirleşmiş maddeler bedene geri dönerek gaza, kabızlığa, ağız kokusuna, mide ekşimesine, baş ağrısına, göz bozukluğuna ve daha birçok ciddi rahatsızlığa neden olur.
4. Bağırsak duvarı toksinleri emmeye başlar ve onları serbest radikaller ya da kararsız, yıkıcı elektronlar olarak kan dolaşımına gönderir. Serbest radikallerin ve elektronların kandaki bu gezintisi, bir süre sonra sağlıklı hücrelere karşı bir saldırıya dönüşür.
5. Bağırsak geri çekilip tıkandığında kan, hücrelerdeki atıkları toparlayıp çökeltemez. Şimdi atıklarla fazlasıyla dolmuş olan kan, hücrelerden bir zerre daha fazlasını alamaz. Sonuç olarak, kendi atıklarıyla dolan, zayıflayan ve bozulan hücreler hastalıklara açık hale gelirler.
6. Bir bağırsak hareketinden sonra bile, sindirilmeyen bazı besinler, kalın bağırsak duvarmda toplanarek, emilme ve boşaltmadan oluşan hayati sindirim sürecine zarar vereceklerdir.
7. Toksik atıklar bağırsağı mahveder çünkü kalan atıkları temizleyen faydalı laktobasil bakterisi zarara uğramıştır. Enfeksiyonla mücadelede aldığımız antibiyotiğin yanı sıra, antibiotik yüklü süt ürünleri ve yediğimiz et, bağırsağı sağlıklı tutmaya yarayan faydalı bakteriyi öldürür.
8. Sonunda faydalı bakteri eksikliği, enzim ve lif eksikliği ile birleşince, bağırsak bütün gücünü, şeklini ve düzgün çalışma fonksiyonunu kaybeder.
Bütün bunlar insafı bağırsağının, günümüzün tipik beslenme tarzları ile kurtarılacak gibi olmadığını gösteriyor. Biyolojik bulgular da insanların otobur olduğunu göstermektedir.
içgüdüsel olarak etle beslenen hayvanların sindirim sistemi bu işin üstesinden gelebilir. Bu hayvanların çene eklemleri aşağı – yukarı düzlemde açılıp kapanma şeklinde gelişmiştir. Ayrıca dişleri uzun, keskin ve ön dişleri de dahil, inanılmaz derecede öğütücüdür. Kıyaslarsak, at ve insan gibi otobur canlıların çene eklemleri yassıdır. Öğütücü dişleri arkada olduğu için yeşillikleri ve tahılları ağızlarında döndürerek çiğnemeleri gerekir. Etobur canlıların mide asitleri, otobur canlılarınkine göre yirmi kat fazladır çünkü eti sindirmek için çok miktarda aside ihtiyaç duyarlar.
Bir otobur (sizin gibi, benim gibi) et yediğinde, sağlık için şart olan doğal pH dengesini bozan asit üretimi şiddetle artacaktır. Etobur hayvanlardaki kolonlar, dışarı atma işini hızlı bir şekilde hallederler. Etoburların bağırsakları pürüzsüz ve düzgündür; dolayısıyla sindirimleri de göreceli olarak daha kısa ve düz bir rotada ilerler.
Bir önceki çizimde gördüğümüz gibi, insan bağırsağı kıyasla daha girintili çıkıntılıdır ve boğum sayısı daha fazladır. Bu da keskin dönüşlerle dolu, uzun ve dolambaçlı bir yolu takip etmek anlamına geliyor. Yağlı, işlenmiş ve pişmiş yiyecekler bu yolu kolay ve kısa sürede geçemezler. (Sindirime yardımcı olan enzimler ve lif açısından zengin olan canlı besinler ise bu labirentten kolaylıkla ve hızla geçerler.) Günümüzün beslenme alışkanlıklarının sonucu, son derece korkunçtur. Bazı güvenilir istatistik sonuçlarına göre, ne kadar çok et yer, işlenmiş ve hayvansal gıdalar tüketirsek o kadar çok hasta olma riskimiz artar.
Bu gidişatı tersine çevirmek ve gerçek bir sağlığa kavuşmak öncelikle hücrelerin, kanın ve bağırsakların bu atık maddelerden temizlenmesi şarttır. Canlı besinlerle beslenme bunu mümkün kılar.