Oksijen yoksunluğu

06.10.2023
234
Oksijen yoksunluğu

Biliyorsunuz ki oksijen yaşam için en gerekli şeydir. Ama yediklerimizin, hücrelerimize hayat veren oksijeni nasıl çal­dığım, hastalıklara ve ölüme nasıl neden olduğunu belki de bilmiyorsunuz. …

Biliyorsunuz ki oksijen yaşam için en gerekli şeydir. Ama yediklerimizin, hücrelerimize hayat veren oksijeni nasıl çal­dığım, hastalıklara ve ölüme nasıl neden olduğunu belki de bilmiyorsunuz. Bu hırsızlık düşünüldüğünde neyle beslen­meyi seçtiğimiz oldukça önemli bir konudur. Peki, hangi be­sinin bedene oksijen verip hangi besinin bedenden oksijen çaldığını nereden bilebiliriz?

Eğer fen bilgisi dersinde öğrendiğiniz fotosentez konusu­nu hatırlayacak olursanız, yeryüzünde ve karada yaşayan bütün bitkilerin, su ve karbondioksidi alıp atık madde olarak oksijen verdiğini hatırlarsınız. Bu yüzden bitkisel besinler, kendi klorofil içeriklerindeki moleküler yapılarında bulunan oksijenden meydana gelirler. Klorofil, bitkinin “kan”ıdır. Bit­kiye belirleyici bir özellik kazandıran, yeşil veya mor rengi veren proteindir. Klorofil, hemoglobin (insan kamnda oksije­ni taşıyan hücre) ile nerdeyse aynıdır. Bu besinleri hâlâ canlı­larken yediğimizde neler olduğunu hiç düşündünüz mü? Bedenimizi, sağlıklı bir şekilde hayatta kalabilmemiz için gerekli olan oksijenle beslerler. Bedene oksijeni sadece ve sade­ce canlı besinler getirebilir.
Klorofilin yapısı hakkında bilinenler, yeni keşfedilmiş şey­ler değildir. Yirminci yüzyılın başlarında farmakolojide klo­rofil, cephaneliğin en işe yarar silahı olarak benimsenmek­teydi. Birçok doktor klorofili, ülser ve cilt hastalıklarında ağ­rı kesici ve nefes temizleyici olarak kullandı. Sonradan Temp-le Üniversitesi’nde deneysel patoloji bölümünün direktörü olan Dr. Benjamin Gurskin, American Journal of Surgery’de ya­yınlanan yazısında, klorofilin çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanımına binden fazla örnek gösterdi. Meslektaşlarının da tecrübeleri üzerine yazdığı makalede, “Gelişimin ya da teda­vinin olmadığı tek bir vakanın olmaması son derece şaşırtı­cı,” diyordu.7 1941′in sonlarında, Reader’s Digest, bir besin ve ilaç olarak klorofilin muazzam potansiyelini tartışan “Klori-filin Yeşil Mucizesi” (The Green Magic of Chlorophyll) adlı bir makale yayınladı.

1940 ortalarında, klorofilin ilaç olarak kullanımı en üst se­viyedeydi. Ama ne yazık ki sıvı klorofil, güvenilmez bir şek­le dönüştürülmüştü; çünkü klorofili şişelemek ve birkaç saat­ten fazla stoklamak doğru değildi.

Taze klorofilin fermente edilmesi ve bazı minerallerle bağ­lanmasıyla üretilmiş sentetik bir klorofil esansı doğru bir madde değildi. Ayrıca birçok yan etkisi vardı. Bir tedavi şek­li olan klorofil, gözler önüne serilen çarpıcı etkilerine rağmen tıbbi profesyonelliğin gölgesinde kaldı. Klorofil ve diğer bir­çok doğal antiseptiğin yerine, hızlı hareket eden antibiyotik­ler ve kimyasal antiseptikler geçti.

Günümüzde, klorofilin önemi ve faydaları büyük çapta kavranmış durumdadır. Kandaki oksijeni artırmaya dayanan Hipokrat diyetinde klorofilin daha önemli fonksiyonları var­dır. Yüksek yağ ve proteine dayalı beslenmede, oksijen miktarımız önemli ölçüde azalır. Dr. John Gainer, Ağustos 1971′de Science Nezvs’de yayınlanan makalesinde, kan plaz­masındaki proteinin ölçülü bir şekilde artışı halinde dahi ok­sijen seviyesinin %60 civarında azalacağını belirtiyor.9 Ben de, kandaki yetersiz miktarda oksijenin, düşük enerji, tembel sindirim sistemi ve tembel metabolizmaya yol açtığını bul­dum. Bu belirgin işaretler, ciddi hastalıkların izlenebileceğini müjdelemiyor mu?

Yeterli oksijen deposundan yoksun olmak hastalıklara da­vetiye çıkarır. Aslında Fizyoloji ve İlaç Nobel Ödülü sahibi Dr. Otto VVarburg, The Cause And Prevention ofCancer adlı ki­tabında, kanserin en büyük nedeninin oksijen yoksunluğu olduğunu ve istikrarlı bir “hücrelere oksijen depolama” siste­mi ile kanserin süresiz olarak önlenebileceğini yazıyor.

Madem oksijen sağlıklı bir yaşam için bu kadar önemli, öyleyse neden çoğumuz oksijen yoksunuyuz? Otomatik ola­rak alınan nefes, bedene her gün bir miktar oksijen sağlar. Ancak bizi derin nefes almaktan alıkoyan hava kirliliği ve ha­reketsiz yaşam tarzlarımız yüzünden çoğu insan sağlıklı bir yaşam için gereken oksijeni alamaz. Oksijen yoksunu yiye­cekler de cabası. Hazır ve işlenmiş yiyecekler oksijen içer­mez. Doğrusu, oksijen içeren yiyecekler de pişirildiklerinde oksijenlerini kaybederler. Pişirildiğinde yemekte oluşan aro-ma, oksijen moleküllerinin yemeği terk ettiğinin fiziksel ifa­desidir. Öte yandan, canlı besinlerle beslenme, bedene sürek­li ve bereketli bir oksijen kaynağı sağlar.

Koyu-yeşil lifli sebzeler, brokoli, kereviz, lahana ve filiz içeren Hipokrat diyetinde, klorofil açısından zengin birçok yiyecek bulacaksınız. En azından, kök sebzelerden, tahıl ve meyvelerden de oksijen sağlayabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.