Lektinlerin saldırısı – büyük bir bilimsel kurgu

24.09.2023
221
Lektinlerin saldırısı – büyük bir bilimsel kurgu

D’adamo sadece hastalığa genetik yatkınlığın resmini çiz­mekle kalmıyor, ona göre bilimsel olan kendi gözlemlerine dayanarak, her kan grubu için belli yiyecekleri iyi ya da kötü …

D’adamo sadece hastalığa genetik yatkınlığın resmini çiz­mekle kalmıyor, ona göre bilimsel olan kendi gözlemlerine dayanarak, her kan grubu için belli yiyecekleri iyi ya da kötü olarak niteliyor. Bazı yüksek kalorili yiyeceklerin bazı kan gruplarında kilo vermeye neden olduğunu, bazı az kalorili, bol besinli yiyeceklerin ise kan grubuna bağlı olarak kilo alımına neden olduğunu iddia etmektedir. Sadece kişinin kan grubuna dayanarak, yiyecek seçenekleri, bitkisel ilaçlar, tamamlayıcı planları, egzersiz programları, antibiyotik tercihleri ve bir sürü başka özel tavsiyede bulunmaktadır. Bir dereceye kadar hepi­mizin farklı olduğu doğrudur; ama, bu farklar karmaşıktır ve kırmızı kan hücrelerimizdeki birkaç glukoproteinden daha fazlası tarafından belirlenirler.
Yüzlerce yiyecekte bulunan bitkisel lektinlere duyarlılığın kan grubu tarafından belirlendiği konusundaki temel argümanı için bir tane bile bilimsel referans göstermemektedir. Teorisi, belli yiyeceklerde bulunan ve yanlış kan grupları tarafından tüketildiğinde ciddi hastalıklara, hatta ölüme yol açabilecek proteinler olan lektinler üzerine kurulmuştur. Yanlış bir yiye­cek, yanlış bir kan grubu tarafından tüketildiğinde, diğer ciddi ve kansere neden olan değişikliklerle birlikte, kırmızı kan hücrelerinde kümeleşme olduğu iddiasında bulunur. Bu kitabı okuyan hastalar, eğer D’adamo’nun onların kan grubu için tehlikeli olduğunu iddia ettiği bir yiyecek yediyseler, hayat­larından endişe ederek ofisime gelirler. Ama D’adamo tarafın­dan sunulan bilgi ile, bilimsel literatürde mevcut olan bilgiler karşılaştırıldığında, yanlışlık ortaya çıkmaktadır.
Yine D’adamo’nun söylediklerinin bir kısmı doğrudur, ama yorumu o kadar abartılı ve deformedir ki iddialarını neredeyse tamamen değersiz hale getirmektedir. Bütün lektinler toksik değildir; hatta çoğu besleyicidir ve önemli faydalı etkileri vardır. Sadece bazı lektinler gerçekten toksiktir, örneğin bar-bunyadakiler, bu nedenle yemeden önce pişirilerek bu toksin­ler yok edilmelidir. Fakat diğer lektinlerin çoğunun, örneğin domates lektinlerinin, zararsız olduğu gösterilmiştir. Bitkisel lektinlerin yararlı etkileri, anti-tümör ve anti-kanser aktivitelerde bulunmaları, yani kanserojenler tarafından kanserin başlamasını engellemeleridir. Bitkisel lektinlerin en büyü­leyici ve tutarlı bir şekilde gözlemlenen biyokimyasal etki­lerinden biri, anormal ya da kötücül hücrelerdeki protein sen­tezini engellemeleri, ama bunu normal hücrelerde yapma­malarıdır. Gelecekte kanserin tedavisi için faydalı bir araç olarak kullanılabilirler.
D’adamo kitabının 27. sayfasında “lektinlerin değişik kan grupları üzerindeki etkileri sadece bir teori değildir. Bilimsel bulgulara dayanmaktadır,” demektedir. Açıklamasına göre, vardığı bu sonuç hastalarının idrarlanndaki indican (ürenin bir elemanı) ölçümlerine dayanmaktadır. Oysa idrardaki indican, antivücut-antigen reaksiyonunu ya da kümeleşmeyi göster­mez.” Bu modası geçmiş test güvenilmezdir ve emilmeyen protein tarafından etkilenir. D’adamo ayrıca, vardığı sonuç­ların, yiyeceklerden elde edilmiş lektinlere maruz bırakılan kanda gördüğü kümeleşmeye dayandığını iddia etmektedir. Mikroskop altında kümeleşmenin önemli bir şey olduğunu sanmayın; kanımızın vücuttan alınıp havayla temas ettiğinde zaten kümeleşmesi gerekir. D’adamo’nun haklı olmayan so­nuçlarına ve iddialarına bilimsel demesi, bütün gerçek bilim adamlarına yapılmış bir hakarettir.
D’adamo’nun kitabının olumlu bir yanı, bazı yiyeceklerdeki lektinlerin tehlikeleri ve aramızdan bazılarının onlara karşı genetik olarak duyarlı olabileceği konusunda halkı bilinçlendirmesidir. Lektinlerin hastalıklara katkısı olup olmadığı konusu tartışmalıdır, ama bulgular bu yöndedir. Bu araştırıl­ması gereken değerli bir noktadır ve D’adamo’nun kitabı bu konuda daha fazla araştırmaya yol açacaktır.
Birçok lektin, hassasiyeti olan kişiler için güçlü alerjen-lerdir ve IgE (tipik alerji) kan testiyle görülemeyen yiyecek duyarlılıklarını kısmen açıklayabilirler. Romatizmal artrit gibi otoimmün hastalıklar özellikle ilgi çekicidir, şüpheleri doğrulayacak şekilde birçok romatizmal artrit hastası çeşitli yiyecekler yedikten sonra kötüleşme reaksiyonları gösterir­ler.
Diyete duyarlı romatizmal artrit hastalarının çoğu için en yaygın tetikleyici yiyeceklerden biri buğdaydır. Buğdaydaki lektin, romatizmal artrit hastalarının eklemlerinde bulunan bir molekül olan nasetil glukosamin’e çekim duyarlar.” Buğday, mısır, soya ve süt ürünleri romatizmal artrit hastaları için tipik ağrı tetikleyicileridir.
Birçok kişi buğday ve süt ürünlerine duyarlıdır. Kan gru­plarına bağlı olmaksızın, buğday ve süt ürünlerini diyetle­rinden çıkardıkları ya da miktarını azalttıkları zaman kendi­lerini daha iyi hisseder ve daha az alerjik reaksiyon gösterirler. Buğday ve süt ürünlerini kıstıkları zaman kendilerini iyi his­setmelerinin nedeni olarak, D’adamo’nun kan tipi teorisini gösteremeyiz.

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.