Balıkla ilgili bulgular
Bazı çalışmaların gösterdiğine göre, kalp krizi riskini azaltan omega-3 yağı (gerekli bir yağ asidi) balıkta bulunur. Başından beri bunun sahte araştırmalara dayandığına inanırım. Bu çalışmaların …
Bazı çalışmaların gösterdiğine göre, kalp krizi riskini azaltan omega-3 yağı (gerekli bir yağ asidi) balıkta bulunur. Başından beri bunun sahte araştırmalara dayandığına inanırım. Bu çalışmaların politikası, özü almdıktan sonra atılan balık yağının kullanımını en düşük maliyetle sağlayabilmenin yollarını arayan ilaç şirketleri tarafından desteklenmelerine dayanıyor.
Şimdi bilimsel bir tartışmanın patlak vereceği kesin. 1995′te Harvard Halk Sağlığı Okulu’nun, New England Journal of Medicine’de yayınladığı bir çalışmaya göre, çok balık yemek daha sağlıklı bir kalbe sahip olmak sonucunu doğurmuyor.5 Bu benim için sürpriz olmadı. Dünyada en yüksek orandaki kemik erimesine, bol miktarda yedikleri yağlı balıklar yüzünden Eskimo kadınlarında rastlandığını biz zaten biliyorduk. Bu beslenme şekli kesinlikle kalp krizi riskini azaltmıyor.
Omega-3 tartışmalarını bir yana bırakırsak, kirlettiğimiz sularda kurulan balık çiftliklerinin ve ticari balıkçılığın yarattığı problem, balığı beslenme alışkanlıklarımızdan çıkarmamız için yeterli bir neden. Çeşitli bakteriler, virüsler, parazitler ve toksinler balıklara ve onları yiyen insanlara ciddi zararlar verirler. Bazıları güçsüz düşürücü, hatta öldürücü olabilir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin değerlendirmelerine göre, Amerikalılar her yıl balığın neden olduğu 325.000 çeşit gıda kaynaklı hastalığa maruz kalıyorlar. Cigu-atera zehirlenmesi (balık tüketilmesi sonucu oluşan zehirlenme), Amerika’da en sık rastlanan balık kaynaklı hastalıktır. Çünkü ciguatoksin renksiz ve kokusuz olduğu için, balığm bozulup bozulmadığını anlamak oldukça zordur. Scombroid zehirlenme ise belli başlı balıkların (daha çok ton balığı, palamut, uskumru ve mahi mahi) yakalanması sırasında ve sonrasında düzgün koşullar yaratılmamasından kaynaklanır. Paralitik deniz ürünleri zehirlenmesi, toksin etkenleri barındıran midye, istiridye, tarak gibi kabuklu deniz hayvanlarının neden olduğu bir zehirlenme türüdür.
Zehir ne tuzlama ve dondurma ile ne de kurutma ya da buharda, sadece fırında ve kızartarak pişirme metotlarıyla yok edilebilir. Salmo-nella*, hepatit A ve çeşitli bağırsak virüsleri de deniz ürünlerinin neden olduğu hastalıklar arasındadır.
Deniz ürünlerine bakteri testi yapmak güvenlik için bir garanti olmaz, çünkü bakteriler kendilerini bu testlerde göstermezler. Duke Universitesi’nden Dr. Kathy Kirkland ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nden Dr. Sharon McDonell, Amerikan Mikrobiyoloji Derneği’nin sponsor olduğu 1995′te düzenlenen bulaşıcı hastalıklar konferansmda, pişmiş istiridye üzerinde virüse rastladıklarım belirttiler. İstiridyenin tortu şeklindeki dışkısı, kusmaya ve insanlarda diğer bağırsak hastalıklarına neden olan virüsle kaplıydı. Bu virüsler, kabuklu deniz hayvanlarının yol açtığı hastalıklara neden oluyorlardı. Burada kabuklu deniz hayvanlarının bozulmuş olup olmadıklarını anlamanm bir yolu yok, kaç kişinin besin zehirlenmesinden rahatsız olduğu da bilinmiyor. Grip gibi kaynağını bilmediğimiz için, kaçınamadığımız hastalıklar grubuna girdiğini kabul ediyoruz.
Bu problemin kapsamını anlamak için ABC kanalı Canlı PrimeTime yapımcıları New York, Boston, Chicago ve Baltimore pazarlarından yaklaşık 23 kilogram balık satın aldılar. Bu balıkların temizlik-kirlilik durumları test edildi. Balıklar, insanın yiyebilmesi için belirlenen güvenlik sınırının %2(ysi oranında fazla bakteri içeriyordu. Yaklaşık yüzde 40 oranında, belirlenen sınırın çok üzerinde insan dışkısı içeriyordu.6 Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalarda da, besin zincirinde organoklor olarak bilinen bir çeşit kimyasaldan kaynaklanan zararlı bitki zehirine rastlandı. Daha çok da endüstriyel ve tarımsal atıkların bulunduğu kirli sularda yaşayan balıklarda rastlandığı ileri sürüldü. Çevre Koruma Ajansı’ nın (EPA) 1992′de yayınlanan bir çalışmasına göre, 388 nispeten temiz suda yüzde 98′den fazla oranda bulunan DDE, DDT’nin bozulmuş kimyasal halidir. DDT yirmi iki yıl önce yasaklanmıştır, ne var ki tabaklarımızdaki balıkta hâlâ kendini göstermektedir. Bazı zararlı kimyasalların (örneğin PCB ve civanın) da %90 oranında bulunduğu görülmektedir.7 Bu inatçı toksinler sadece hayvanların dokularına girmekle kalmazlar; aynı zamanda genişlerler, östrojen ve testosteron gibi doğal cinsellik hormonlarını bloke ederler. Bu, göğüs ve testis kanseri oranının neden bu kadar yüksek olduğunu açıklıyor, ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan “kimyasal devrim” den bu yana, erkeklerin sperm sayısının yüzde 50 oranında düşmesinin nedenini de açıklar sanırım. Michigan’daki VVayne State Üniversitesinden gelişim psikolojisi uzmanları Joseph ve Sandra Jacobson tarafından yürütülen çalışmalar farklı bir şeyi gösterdi: Düzenli olarak bozulmuş balık yiyen annelerden doğan bebekler, normalin altında kiloya ve küçük kafalara sahip oluyorlar. Büyüdüklerinde ise kısa süreli hafıza kayıplarına ve dikkat dağınıklığına rastlanıyor. Balık, bakteriyel zehirlerin ve çevresel toksinlerin yanı sıra, kırmızı et ve kümes hayvanları gibi insan bedendeki damarların tıkanmasına neden olan yağları da içerir. Her ne kadar azaltılsa da biliyoruz ki balık, diğer kaynaklardan daha çok amip ve parazit taşır.
* Somon balığının neden olduğu bir tür zehirlenme (Ç.N.)