Verem öldürmeye devam ediyor
Sebebi emin, rehabilitasyonu olası, korunulabilir bir hastalık olmasına rağmen veremin hala dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında bulunduğu belirtildi. Günümüzde her gün 22 bin …
Sebebi emin, rehabilitasyonu olası, korunulabilir bir hastalık olmasına rağmen veremin hala dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında bulunduğu belirtildi.
Günümüzde her gün 22 bin şahısta tüberkülozun büyüdüğünü ve 9 bin hastanın tüberkülozdan can verdiğini kaydolan Karadeniz Teknik Üniversitesi KTÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfiek Özlü, bir senede tüberkülozdan can verenlerin rakamının 3 milyonu bulduğunu söyledi. Alt yukarıya her 10 saniyede bir bireyin dünyada tüberkülozdan can verdiğine ifade eden Prof. Dr. Özlü, “İnsanlık tarihinin hiçbir yarıyılında yeryüzünde bu kadar veremli hastalanmamıştır. Dünya Sağlık Teşkilatı WHO, 1993′te verem salgınının önlenemediğini itiraf ederek acil vaziyet bülten etmiştir. 2005′e gelindiğinde de vaziyet eştir. Bu sene için hesaplanan sayılara göre, yeryüzünde yaşayan her üç şahıstan biri tüberküloz mikrobuyla tanışmış olup, günün birinde tüberküloz hastası olmaya adaydır. Senede 62 milyon şahıs mikrobu almakta ve 10 milyon şahıs hasta olmaktadır. Tüm tüberkülozlu hastaların rakamı ise 23 milyon olarak varsayım edilmektedir. Daha Öncekinden yalnızca büyümemiş ülkelerle, yoksul ve sefalet içerisinde yaşayan insanların hastalığı olarak kabul edilen tüberküloz, günümüzde globalleşme, süratlenen popülasyon hareketleri ve AIDS salgınına bağlı olarak hudut tanımamaktadır ve zengin cemiyetlerde ve çok popüler bireylerde de sık tesadüfülür olmuştur. Artık kimse güvende değildir” dedi.
Türkiye’nin hastalığın orta sıklıkla tesadüfüldüğü coğrafyada yer aldığına dikkat toplayan Tevfik Özlü “Popülasyonumuzun dörtte birine tüberküloz mikrobu bulaşmış haldedir. 200 bin etrafında tüberküloz hastası olduğu ve her sene 30-40 bin yeni hastanın ortaya çıktığı sanılmaktadır. Verem karşısında tıp aciz değildir. Verem, tıbben hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100′e yakın zafer oranıyla rehabilitasyon edilebilen ve hatta büyük oranda korunulabilen bir hastalıktır. Bu bakımdan verem tıbbi bir mesele değildir. İdaresel bir meseledir” diye konuştu.
VEREMİN HAKİMİYET ALTINA ALINAMAMASININ SEBEPLERİ
Prof. Dr. Özlü, verem olgularının ve vefatların yüzde 90′dan aşırısının büyümekte olan ülkelerde olduğunu ve olguların yüzde 75′inin üretken yaş grubunda 15-54 yaş yer aldığını belirterek şunları söyledi:
“Veremli hasta rakamı senede yüzde 2,4 oranında çoğalmaktadır. Bu çoğalış, fakirlik, kazanç dağılımının bozulması, eksik beslenme, savaşlar, popülasyon hareketleri, AIDS salgını, içkiler, konutsuzlar, mahkumlar, muhacirler gibi tehlike gruplarındaki çoğalış, yanlış veya noksan rehabilitasyonlar, direnç gelişimi ve sağlık hizmetlerinin sunumundaki aksaklıklardan kaynaklanmaktadır. Görüldüğü gibi ekonomik dengeler, kazanç dağılımı, yaşam şartları, savaş ve göçler ve sağlık hizmetlerinin yeterince erişilebilir olmaması gibi idaresel meselelerden kaynaklanmaktadır”
Ülkemizde veremin hakimiyet altına alınamamasının sebeplerini ise Prof. Dr. Özlü, şu biçimde sıraladı:
” – Birinci ve ikinci basamak sağlık müesseselerinde mikroskopik olarak tüberküloz mikrobunun tanınmasına dönük harekâtların yaygın olarak yapılamaması,
– Tüberküloz teşhisi konan hastaların legal olarak lüzumlu bildirimlerinin yapılmaması,
– Tüberküloz hastalarının rehabilitasyonlarının doğrudan himaye altında yapılamaması,
– Rehabilitasyon başlanan olguların sonuna kadar izlenememesi,
– Hasta eğitiminin yapılamaması ve hastalarımızda rehabilitasyona geçimsizlik,
– Yanlış veya noksan rehabilitasyon rejimleri,
– Tüberküloz savaşındaki personelin eğitim ve motivasyon beceriksizliği.”
TÜBERKÜLOZLA SAVAŞTA YAPILMASI GEREKENLER
Prof. Dr. Özlü, tüberküloz savaşında yapılması gerekenleri ise şu biçimde özetledi:
“- Uygun yakınmaları olan şahısların balgam misallerinde mikroskobik tetkikle tüberküloz mikrobunu incelemek,
– Tanı konmuş hastaların rehabilitasyonlarını sonuna kadar himaye altında uygulamak,
– Doğum sonrası 2. ayda ve ilkokul 1. sınıfta BCG aşılamasını yapmak,
– Tüberküloz teşhisi konmuş hastaların yakınları ile temaslı olduğu şahısları taramak, gerekirse ilaçla gözetmeye almak,
– Milleti tüberküloz mevzusunda bilgilendirmek,
– Hasta ve hasta yakınlarını eğitip rehabilitasyonlarını yanlış ve noksan yapmalarını önlemek,
– Tüberküloz teşhis ve rehabilitasyonuyla alakalı sağlık hizmetlerini kolay erişilebilir hale getirmek ve fiyatsız sağlık hizmeti verildiğini kamuoyuna duyurmak,
– Tüberküloz tanısı almış tüm hastaların kim tarafından teşhis edilmiş olursa olsun kesinlikle hastaya en yakın tüberküloz savaş dispanserine bildirmek ve alakalı dispanser tarafından takip edilebilmesini temin etmek,
– Dispanserlerde verem rehabilitasyonuyla alakalı tüm ilaçları yeterli dozlarda ve aralıksız bulundurmak,
– Dispanserde çalışan doktorların iş içi eğitimlerini yapmak ve tüberküloz savaşında motivasyonlarını kuvvetlendirecek moral ve ekonomik ihtiyatları almak,
– Tüberküloz savaşında taraf olabilecek tüm kesimlerin Tıp Fakülteleri, Tüberküloz Savaş Dernekleri, Doktorların Uzmanlık Dernekleri, Basın ve gönüllü kuruluşlar gibi koordinasyonunu sağlamak.” İHA