İlaçlama çılgınlığı
İlaçlama işi yapılırken canlı hücrelere neler oluyor sizce? Güzel bir soru. Yamtı güzel değil ama! Ne olacak, tabii ki öldürülüyor ve biyoelektrik alanları tamamen altüst …
İlaçlama işi yapılırken canlı hücrelere neler oluyor sizce? Güzel bir soru. Yamtı güzel değil ama! Ne olacak, tabii ki öldürülüyor ve biyoelektrik alanları tamamen altüst ediliyor. Peki neden ilaçlanmış yiyecekler (buna “taze” sebze ve meyveler de dahil) yiyoruz o zaman? Bu da ikinci güzel sorumuz. Yiyeceklerin çoğu, haşarat ve bakterileri kontrol altına almak ve bozulmayı geciktirmek için hâlâ yaygın olarak ilaçlanıyorlar.
Taze meyve ve sebzeler, balık, kümes hayvanları, domuz, buğday ve otlar yüksek oranda radyoaktif madde içeren ce-sium-137 ile parlatılıyor. Kırmızı et ve balık, üsteye girmek için bekliyorlar. Acaba bu ilaçlanmış yiyecekleri yemek güvenli mi? Devletin resmi yanıtı “evet”. Ne var ki FDA’nm bilim adamları başka bir şey söylüyorlar: “İlaçlama, faydalı bakterileri de öldürebilir.” Oysa faydalı bakteriler, hastalığa neden olan zararlı bakterilerin üremesini kontrol altma almak için onlarla savaşırlar.
Düşük dozlu radyasyonla bakterilerin öldürülmesi ise, hastalığa neden olan zararlı bakterilerin yaşaması için ortam hazırlar. Burada sorulması gereken bir soru daha var: Sağlık ve insan Departmanı Servisi neden “düşük seviyede” ışınlama (radyasyon) sözcüğünün üzerinde duruyor? Sebzenin üzerindeki haşaratı ve diğer organizmaları öldürmek için kullanılan 100.000 değerindeki ışın, üç milyondan fazla göğüs röntgeni ışınına eşittir. Şüphesiz, yiyecekleri korumak için kullanılan bu metodun ne kadar büyük bir yanlış olduğunu, yalan gelecekte yapılacak olan araştırmalar gösterecektir.
Tarım ilacına bakış
Kendi arka bahçemizdeki sebzeleri ve meyve ağaçlarını böcek ilaçlarıyla ya da spreylerle ilaçlasaydık, o sebze ve meyveleri yemeleri için çocuklarımıza vermezdik. Her gün dükkândan satın aldığımız ürünlerin bundan bir farkı yok. Tarımsal ilaç kullanımı yıldan yıla artmaya devam ediyor (son on sekiz yılda yüzde 170 artmış durumda). 1993′te yapılan bir anketin 1995′te açıklanan sonucuna göre USDA, test edilen 7.328 örnek üzerinde 20.329 adet kimyasal kalıntı buldu. Üzerinde en az bir çeşit kimyasal maddeye rastlanan örnekler arasında, başı çeken besin %97 oranıyla elma olmuştur.10
Tarım ilacı kullanımındaki artışla kanser oranlarındaki artış arasındaki paralellik üç Amerikalıdan birini etkiler durumdadır. Tarımsal ilaçlara maruz kalma ile kansere yakalanma olasılığı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan araştırmalar kimyasal yüklü yiyecekleri yememek için birçok önemli neden sunuyor.
Genetikleriyle oynanmış besinler
Gen mühendisliği, yiyecek üretiminin son modası olsa da bu yeni bir şey değil. Standardizasyonun moda olmaya başladığı 1950′lere baktığımızda, plastik poşeti patlatmayan yuvarlak uçlu havuçlar; tadı için değil de tam bölünebilir standart bir ağırlık için yetiştirilen domatesler (örneğin sekiz tanesi yarım kilo gelen domatesler); hatta hiçbir şeyde kullanılmayan ama sırf görünümü nedeniyle oldukça popüler olan minyatür Hint mantarlarını görüyoruz.
Bugünün akıllı teknolojisi bazen beslenme sınırlarını aşıyor olsa da, olanakları genişletmiş durumda.
Bu teknoloji bize aynı iyi niyet ve içtenlikle, beyaz ekmeği ve yapay tatlandırıcıları da verdi. Aynı teknoloji bize haşa-re istilasına, don ve kuraklığa karşı dayanıklı bitkiler, bol sütlü inekler, tezgâhta çürümeden iki ay kalabilen domatesler ve az yağlı etler de veriyor. Bütün besin grupları içinde, genetik olarak bozulmuş besinler de sofralarımıza gelmek için hazırlar. Ama biz bunun olası yan etkilerine hazır mıyız?
Genetiğiyle oynanmış besinlerin bu vaatlerine rağmen çok ciddi problemleri olduğu da dikkate alınmalıdır. Büyümekte olan bu alan hem iyi hem de kötü özellikleri açısından değerlendirilmelidir. İyi olan yönü, açlık çeken ülkelerdeki gıda miktarını artırabilme olanağıdır. Kötü olan ise, beslenmenin DNA’sının bozulmasının insan bedeni üzerinde yaratacağı ciddi ve uzun süreli etkiler olabilir.
Gıdaların bedendeki kromozomlar üzerinde etkisi olduğunu biliyoruz. Yani yapısı zarar görmüş gıdaların, bedenimizin her yerine küçük fakat önemli negatif etkileri olabilir. Genetik mühendisliği, besinlerin kimyasını genetik yapılarıyla oynayarak ve çeşitli DNA’lan birleştirerek değiştirir. Bu da ürünün son halinde uyumsuz bir mineral yapı oluşturur. Sorumuz şu: Bu düzenleme mutasyona uğramış besinler için bir potansiyel oluşturur mu? Ben oluşturduğuna inanıyorum.
Farklı yiyeceklerden alınan DNA’lan birleştirmek, farklı üç ülkeden üç insanı alıp küçük bir odaya kapatmak ve birbirlerini çok iyi anlamalarını beklemek -çünkü hepsi insandır – gibidir. Tıpkı bunun gibi, besinler ve mineraller de kendi kaynaklarından koparılıp bir yere tıkılamazlar. Bedene faydalı olabilmeleri için, birbirleriyle iletişim kurmaları şarttır.
Asıl endişe yaratan şey şudur ki, DNA’daki değişimlerin, besini hücrelere çeken ve hücreler tarafmdan kolayca absor-be edilebilen canlı besinlerin elektromanyetik yükünü nasıl etkilediğini hâlâ bilmiyoruz. Kır kahvesinin birbirine bağlı renkli ışıkları sönmüştür, çünkü ampullerden biri patlamıştır. Beden hücreleri ve besinler arasmdaki ilişki de buna benzer.
Yapının bir parçasının bozulması ya da durması, fonksiyonların da durmasma neden olabilir. Ürünün son hali gerçek bir yiyecek gibi görünse de sahip olduğu besin yapısının, o yiyeceğin doğal halindeki gibi doğal hücrelerine uyumlu olup olmadığım hâlâ bilmiyoruz.
Bunların hepsi incelenmiş ve kanıtlanmış şeylerdir. Genetiği ile oynanmış besinlerin sinsi birer tehlike olduğunu da biliyoruz. Meyvenin genlerindeki bozulmanın, ürünün son halini sağlıksız bir hale getireceğini kim düşünebilir ki? Melez elmaların başına neler geldi? O lezzetli kırmızı elma, orijinal halinden elli kat daha tatlı. Gen değişimi konusu, yendiğinde çevre felaketlerine mükemmel bir katkı sağlayan aşırı fruktozlu yiyeceklere yönelmiş durumdadır. Bazı insanlar elmanın sıradan görünümünün ticari açıdan kötü olduğunu düşünüyorlar. Ben onlara katılmıyorum.
Araştırmacılar şimdi bu test edilmiş ve kanıtlanmış şeker değişimini göz önünde bulundurmalı, mutasyona uğradığında kemikteki mineralleri aşıran aminoasitler gibi tamamlayıcı maddeleri kontrol etmelidirler. Domatesin raf ömrünü uzatmak için balık genini domatese; domuz etinin güvenilirligini ve büyüklüğünü artırmak için insan genini domuza aktarmak; sentetik steroidi sığıra enjekte ederek gen havuzunu genişletmek gibi gen bozulmalarının uzun süreli etkileri hakkında daha çok şey bilmemiz gerekiyor. Bütün bu “ileri” teknolojilerin çok önemli bir etkisi vardır ve eminim ilerleyen zamanlarda insan sağlığını ciddi bir şekilde etkileyecektir.
Sonuç
İşlenmiş ve genleri ile oynanmış yiyeceklerin bedene yaptığı günlük saldırıların sonuçları modern dünyada büyük bir trajedi yaratıyor: Beslenme bozukluğu bağışıklık sisteminde, metabolik düzende ve beden fonksiyonlarında nihai bir bozulmaya neden oluyor. Dünyadaki hiçbir yapay vitamin ve mineral, bedeni bu saldırıdan koruyamaz. Bu nedenledir ki her yıl yüzlercemiz hatta binlercemiz erkenden ölüyor.