Çin projesi
Neyse ki, çok sayıda bilimsel araştırmadan elde edilen kanıtlar bu karışıklığa biraz ışık tutmuştur. Çin-Cornell-Oxford Projesi (Çin Projesi olarak da bilinir), tıp tarihinde diyet ve …
Neyse ki, çok sayıda bilimsel araştırmadan elde edilen kanıtlar bu karışıklığa biraz ışık tutmuştur. Çin-Cornell-Oxford Projesi (Çin Projesi olarak da bilinir), tıp tarihinde diyet ve hastalık arasındaki ilişki üzerine yapılan en kapsamlı araştırmadır. New York Times bu araştırmaya “bütün epidemyolojik araştırmaların Grand Prix’i” demiş ve onun,” bugüne dek diyet ve hastalık riski arasındaki ilişkiyi araştıran en kapsamlı araştırma” olduğunu belirtmiştir.
Cornell Üniversitesinden Dr. Colin Campbell tarafından yönetilen bu çalışma, beslenme uzmanları topluluğunu birbirine düşüren keşifler yapmıştır. Çin projesi, beslenmenin temeli olduğuna inanılan pek çok bilginin yanlış olduğunu kanıtlamıştır.
Bu kapsamlı proje için Çin çok ideal bir test sahası sunmuştur; çünkü Çin’in bir bölgesindeki insanlar belli bir diyetle beslenirken, birkaç yüz kilometre ötesindeki diğer insanlar tamamen farklı bir diyetle beslenmektedir. Herkesin benzer şekilde beslendiği Batı’dan farklı olarak, Çin’in kırsal bölgeleri diyet ve hastalık arasındaki karmaşık ilişkiyi araştırmak için “yaşayan bir laboratuvar” görünümündedir.
Çin projesi, bütün beslenme olasılıklarını (tamamen bitkisel yiyeceklerden oluşan bir diyetten, önemli oranda hayvansal yiyecekler içeren bir diyete kadar) kullanan topluluklar üzerinde yapıldığı için geçerli bulgular sunmaktadır. Bilim adamlarının diyetsel bir uygulamanın risklerini ya da faydalarını anlayabilmelerinin en iyi yolu bir değişkeni az miktarlarda diyete eklemektir. Bu, sigara içmenin tehlikelerini en iyi şekilde gözlemlemek için sigara içmeyenlerle günde yarım paket içenleri karşılaştırmakla aynı prensibe dayanır. Günde elli sigara içenlerle, günde altmış sigara içenleri karşılaştırmak, o son on sigaranın verdiği ek hasarla ilgili çok fazla şey açığa çıkarmayacaktır.
Çin’de insanlar bütün hayatlarını doğdukları şehirlerde geçirirler ve nadiren göç ederler, bu nedenle araştırmacıların inceledikleri diyet etkileri deneklerin bütün hayatı boyunca geçerliydi. Ayrıca, insanların yeme şekilleriyle ilgili önemli bölgesel farklar olduğundan, bölgeden bölgeye hastalıkların görülme sıklığı da dramatik farklılıklar göstermekteydi. Bir yerden diğerine kardiyovasküler hastalık oranları yirmi kat ve bazı kanser türleri de birkaç yüz kat farklılık gösteriyordu. Amerika’da beslenme tarzı çok az farklılık gösterir; bu yüzden, iki bölge arasındaki kanser oranlarında birkaç yüz kat farklılık görülmez.
Bu araştırmada büyüleyici sonuçlar elde edildi. Veriler, yenilen bitkisel yiyeceklerin miktarına ve hayvansal ürünlerin varlığına bağlı olarak hastalık oranlan arasında dev farklılıklar gösterdi. Diyetteki hayvansal yiyeceklerin miktarı arttığında, bu artış çok az da olsa, Batı’da yaygın olan kanserlerin görülme sıklığı da artıyordu. Çoğu kanserin oluşumu, tüketilen hayvansal yiyeceklerin miktarı ile doğru orantılıydı.
Diğer bir deyişle, hayvansal yiyecek tüketimi sıfıra yaklaştıkça, kanser oranları düşüyordu. Ülkenin hayvansal yiyecek tüketiminin son derece az olduğu bölgelerinde kalp krizi ve kanser gerçekten yoktu. 65 ülkedeki 130 köyden alınan ölüm verilerinin incelenmesi sonucunda, hayvansal protein alımıyla (nispeten az miktarlarda bile olsa) kalp krizleri arasında güçlü bir bağlantı bulunmuş ve yeşil sebzelerin tüketiminin güçlü bir koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir.
Bütün hayvansal ürünler bizi kansere ve kalp krizine karşı koruyan besinler (lif, antioksidanlar, fitokimyasallar, folate, E vitamini ve bitkisel proteinler) açısından fakirdirler (ya da tamamen besinsizdirler); doymuş yağ, kolesterol ve araşidik asit gibi kanser ve kalp hastalığı ile ilişkilendirilen maddeler açısından ise zengindirler. Hayvansal protein açısından zengin diyetler IGF-1 adlı hormonun kanda yüksek oranda bulunmasıyla da ilişkilendirilmiştir; bu hormon birkaç çeşit kanser için risk faktörü oluşturmaktadır.
Çin Projesi, sadece tüketilen hayvansal yağ değil, hayvansal proteinle kanser arasında da güçlü bir ilişki göstermiştir.
Yağsız et ve domuz ürünlerinin tüketimi de kanser oluşumuyla güçlü bir bağlantı göstermiştir. Bu bulgular, derişiz beyaz tavuk eti gibi az yağlı hayvansal ürünlerin bile belli kanserlere neden olduğunu göstermiştir.