Bin yıllık tabu yıkılıyor mu ? Kızlık zarı

29.10.2023
262
Bin yıllık tabu yıkılıyor mu ? Kızlık zarı

Şok iddia: “Kızlık çeperi yırtılmaz, delinmez, kanamaz, acımaz.” Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı, cinsel terapist Dr. Cem Keçe, kızlık çeperiyle alakalı binlerce senelik tabuyu devirecek bir iddiada …

Şok iddia: “Kızlık çeperi yırtılmaz, delinmez, kanamaz, acımaz.”

Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı, cinsel terapist Dr. Cem Keçe, kızlık çeperiyle alakalı binlerce senelik tabuyu devirecek bir iddiada bulunarak, “Basmakalıp yapıdaki kızlık çeperi ‘ideal’ koşullar altında ilk cinsel ilişki tecrübesinde ve sonrasında kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz” dedi.

Kızlık çeperinin doğuştan elastik ve delik olduğunu söyleyen ve bunun ispatı olarak da ‘kadının adet görmesini’ gösteren Dr. Keçe, “Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok ivedi ederse kanama, ağrı ve acı o kadar çoğalır. Yemek yerken kuru kuruya bir lokmayı çiğnemeden yutmaya çalışırsak boğazımız tahriş olmaz mı?” diye soruyor.
Keçe, kanama ve acı olmaması için olmazsa olmaz dediği ‘ideal birleşmeyi şöyle tarif etti: “Erkek ivedi etmeyecek, kadısının duygularını ve vücudunu uzun uzun okşayacak, kadın kendini kasmayacak ve ıslanması bütün olduğunda cinsel ilişkiye girilecek.”

Dr. Keçe’nin yazdığı, “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek” adlı kitapta çok konuşulacağa benziyor. Keçe, kitabında çiftlere, korunma mekanizmalarını ve diğer manileri ortadan kaldırarak, sevgi ve paylaşmaya sabreden cinsel ilişkiyi ve aşkı ifade etmeyi öğretiyor. Zira Keçe, cinsel terapilerin genel emelinin, kadın veya erkek olarak şahsın kendi cinsel kimliğini kabul etmesine, cinsel kimliğine uygun ve faal tavırlar göstermesine, çiftlerin cinsel irtibatlarının niteliğini çoğaldırmalarına ve ilişki içinde kendilerini rahat sezmelerine takviye etmek olduğunu düşünüyor. Kitapta kadınlarda ‘Vajinismus’ hastalığının, başka bir deyişle cinsel ilişkiye girme fobisinin psikolojik ve organik sebeplerinin yanısıra rehabilitasyon alternatiflerini de sıralayan Keçe, kızlık çeperiyle alakalı çok enteresan iddialara da yer veriyor.

Dr. Keçe “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek” isimli kitabında kızlık çeperi ile alakalı binlerce senelik cinsel tabuları devirecek, inanç ve fikirleri değiştirecek iddialar ortaya attı…

Kızlık çeperinin vajina deliğinin ağzında, takribî 1.5-2 cm içeride incecik bir mukoza tabasından oluştuğunu belirten Dr. Keçe, bu çeperin yalnızca insanlarda ve ilk çağlardan beri en yakın arkadaşlarımız olan atlarda bulunduğunun altını çiziyor. “Ama atlarda Vajinismus meseleyi yoktur. Zira insanlar gibi kasmazlar, bizim gibi fobileri ve tapuları yoktur” diyen Keçe, bu tabuların devrilmesinin kadınlarda Vajinismus, erkelerde ise iktidarsız ve erken boşalma meselelerini ortadan kaldıracağına inanıyor.

Kızlık çeperinin, millete yanlış anlatılan ve insanları yanlış temennilere itilen bir mevzu haline getirildiğini vurgulayan Dr. Keçe, “Anormal bir kızlık çeperi olabilir, bunlar çok ender görülür. Genellikle kızlık çeperleri aynıdır. Ben 13 senelik iş yaşamımda binlerce hasta gördüm. Bu hastalarımla yaptığım çalışmalarda kızlık çeperinin, yırtılmayacağına, kanamayacağına veya acımayacağına dair bir temenni oluşturduğumda bunun hakikatleştiğine şahit oldum. Cemiyet olarak bizler kızlık çeperinin kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye koşullandırıldığımız için bu reelleşiyor” diye konuştu.

Keçe, özellikle genç kızların kabusu haline gelen ‘ilk gecede’ çiftlerin ve ailelerinin kızlık çeperini kanamasını beklemesinin gelin ve damat üzerinde vahim bir baskı alana getirdiğinin altını çiziyor. Bu gerginliğe birde düğün evveli ve sonrası gerilimlerinde ilave edilmesiyle çiftin gerdek odasına oldukça gergin bir halde girdiğini anlatan Keçe, bu psikolojik örtü içerisinde ideal cinsel ilişki koşullarının oluşmadığını, bunun neticesinde geline büyük acılar yaşatan kanamaların ortaya çıktığına dikkati çekti.

“KIZLIK ÇEPERİNİN KANAMASI MUKADDERATMIŞ GİBİ CEMİYETSEL TEMENNİ HALİNE GELDİ”
Dr. Cem Keçe, şöyle devam etti: “Evlenmeden evvel gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş çoğalmaya başlar. ‘Senin annem şunu istedi, benim annem şöyle dedi’, takılar, hangi konutta oturulacağı gibi kavgalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes basmakalıp giyinmişken gelin ve damat değişik elbiseler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Basmakalıp yaşamda dahi her zaman yaptığımız işi yaparken tam insanlar bize baksa huzursuz oluruz. Düğünlerde, müzakere hadise çıkarmak bizim alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında gelin ve damat gerdeğe giriyor. Bu kere yatak odasına girdikleri andan itibaren değişik bir gerilim başlıyor. Birincisi kapıda kan görme temennisiyle nöbet yakalayanlar vardır. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını hakimiyet etmek için bekler, zira bu namus sorunu olarak idrak edilir. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, kan damadın erkekliğin delilidir. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık müessesenin ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını öğrenemeyen çift iyice gerilmiştir.

Erkek hep şunu düşünür, ‘Ya sertleşmezse’ diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz bir fobisidir. Erkeğin tam düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını, kaygılarını kavrayacak gidişatta değildir. Zira dışarıda bekleyenlere karşı kendini delil etmek zorunda seziyor. Bu sebeple erkek, karısı bütün olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan dolaysız ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, ‘Azıcık sonra hoşlandığım kadının canı yanacak, kan gelecek’ fikri de var. Hiç bir erkek beğendiği kadına bunu yaparken rahat olamaz.

Kadın ise azıcık sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun neticesinde bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkuyor. Çok esrarengizdir gelin bir taraftan da ‘Ya kanamazsa’ diye kaygılanıyor. Zira kan olmadığı zaman da en iyi olasılıkla hekime götürülecek, aşağılanacak, hırpalanacak, belki töre gereği öldürülecek. Kadının gidişatına bakar mısınız? Kanasa bir tasa, kanamasa ayrı bir tasa. Bu koşullarda kadının, kendini rahat vazgeçmesini, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok ivedi ederse, kanama, ağrı ve acı o kadar çoğalır. Ve sanki bu mukadderatmış, Yaradan’nın bir emriymiş gibi idrak edildiğinde de cemiyetsel bir temenni haline kazanç.”
İlk gece rahat ve huzurlu ön sevişme ile kasma ve gerginlik olmadan beraber olan çiftlerin de ender de olsa var olduğunu söyleyen Keçe, “Bunu yapıyorlar ve kanama da olmuyor. Ancak bu defa da, ‘Acaba bu kız daha evvel başka biriyle ilişkiye mi girdi?’ diye kızı hekime götürüyorlar” ifadesini kullandı.

“TÜRKİYE’DE CİNSELLİK ERKEKLİĞİN VE BEKARETİN DELİLİ GİBİ GÖRÜLÜYOR”
Kızlık çeperinin doğuştan elastik ve delik olduğunu söyleyen ve bunun ispatı olarak da ‘kadının adet görmesini’ gösteren Dr. Keçe, zira kadının adet kanamasının kızlık çeperinin olduğu bölgeden çıktığını anımsattı.
Keçe, ideal koşullar altında kızlık çeperinin hasar görmeyeceğini, “Yemek yerken kuru kuruya bir sokmayı çiğnemeden yutmaya çalışırsak boğazı tahriş etmez mi?” sorusunu ispatlıyor. Keçe, sık sık söz ettiği ‘ideal koşulları’ şöyle sıralıyor: “Erkek ivedi etmeyecek, kadısının duygularını ve vücudunu uzun uzun okşayacak, kadın kendini kasmayacak ve ıslanması bütün olduğunda cinsel ilişkiye girilecek.”

Cinselliği, ‘sevginin ruh ve vücudun bir tam halinde ahenk içinde paylaşımı’ olarak tarif eden Keçe, Türkiye’de cinselliğin bir ‘imtihan’, erkekliğin ve bekaretin delili gibi görüldüğünü vurguladı.
Tüm bu duyguların baskı ve gerilim yarattığını korunan Keçe, “İlk gece mesele yaşayan çiftler, bundan sonraki hayatlarında da mesele yaşıyorlar. Bu ülkede erkeklerin yüzde 70′inde, kadınların ise yüzde 80′inde cinsel mesele varsa, bunun sebebi yanlış cinsel mitlerdir ve bunun devrilme müddeti gelmiştir” dedi.
Keçe, son olarak ilk geceyi kanamasız, acımasız atlatmak isteyen çiftlere şu tekliflerde bulundu:
– Öncelikle rahat olmaya, rahatlamaya çalışsınlar
– Düğün evveli ve sırasında yaşanan gerginlikleri bir tarafa vazgeçsinler
– Kendilerini rahat sezmiyorlarsa hoş bir duş alarak gevşemeyi sınasınlar
– Masaj yaparak birbirlerine hafifletebilirler
– Tam bunlara karşın gerginlikleri devam ediyorsa o gece yapmasınlar. Zira ilk gece yapmak zorunda değiller.

İHA

Kaynak: http://www.haberturk.com/haber.asp?id=51290&cat=220&dt=2008/01/14

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.