Vejeteryan 90′lar
1990’ların başında, etin iki harflik bir kelime olarak kaldığını, sebzenin ise tabağın ortasına doğru ilerlediğini gördük. Bu yer değiştirme, uzun bir sürecin sonunda olmuştu. 1917 …
1990′ların başında, etin iki harflik bir kelime olarak kaldığını, sebzenin ise tabağın ortasına doğru ilerlediğini gördük. Bu yer değiştirme, uzun bir sürecin sonunda olmuştu. 1917 yılma geri döndüğümüzde, kitlesel bir vejetaryenlik deneyi üç milyondan fazla denek üzerinde denendi. Danimarka’da karne ile yemek verme programında hükümet, et stoklarını artırmak için halkın et alımını kısıtladı. Bunun yerine tahıl yenmesi yoluna gidildi. Takip eden yılın ölüm oranları hesaplandığında, hastalıktan ölenlerin sayısı, tarihteki en düşük seviyesine inmişti. Yirminci yüzyıl boyunca, dünya genelinde deneyler yapılmaya devam edildi. Şu anda, beslenme ve sağlıklı yaşam arasındaki ilişkiyi tartışmaya artık gerek yok gibi görünüyor.
Öncü bir adım olan “Çin’de Beslenme, Yaşam Tarzı ve Ölüm Oranı” adlı araştırma, 1990′da Oxford ve Cornell Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı. Bu araştırmacılar, insanın ne yemesi gerektiği konusunda çalıştılar, ilk başta, bir vejetaryen kuşağı takip eden ikinci kuşak ve bir vejetaryen toplum bulamadılar; ta ki Çin’deki kontrol grupları olacak olan vejetaryenleri bulana dek. Beslenme, yaşam tarzı ve ölüm oranları üzerine dünyanın dört bir tarafında birçok grupla yaptıkları çalışmaları, Çin’deki kontrol grupları ile karşılaştırdıklarında bir sonuca vardılar. Araştırmacılar, yeryüzündeki her kadının, her erkeğin ve her çocuğun veganvejetaryen olması gerektiği konusunda kararlıydılar.
Bu çalışmaları biliyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Ama onlardan bir ders çıkarmak yerine, doğru olandan giderek uzaklaşıyoruz. Ulusal Bilimler Akademisi’nin Beslenme ve Sağlık adlı raporuna göre, bu araştırmanın ilk yapıldığı 1909 yılından bu yana, ortalama bir Amerikalının yediği et ve süt ürünlerinde ani bir artış olmuştu.
Her birimiz yılda yaklaşık 136 kg tahıl ürünü tüketiyorduk. Süt, süt ürünleri ve et tüketimi yüzde 50; tavuk tüketimi yüzde 280 arttı.3 Bu yüzyıl süresince, sebze ve meyveye dayanan beslenmenin yerini, ete dayalı bir beslenme şekli aldı. Sonuçlar bunun, sağlığımız ve çevremiz için bu tam bir felaket olduğunu kanıtlıyordu. Şimdi, yeni bir yüzyılın başlangıcında, gelişmiş uluslardaki büyük çoğunluğun, sağlıklı bir yaşama giden en iyi yol olan vejetaryenliği benimsemesi için elimizde sağlam kanıtlar var. (Şimdi, Disney parklarında sebzeli burger satılıyor. Bu, değişim zamanının bir göstergesi değil de nedir?)