Protein mitinin gerçek yüzü
Çocukluğumuzdan beri bizlere hayvansal proteinin saygı duyulması gereken bir besin olduğu öğretildi. Daha hızlı bir şekilde irileşmemize yardım eden yiyeceklerin bizim için iyi olduğu fikriyle …
Çocukluğumuzdan beri bizlere hayvansal proteinin saygı duyulması gereken bir besin olduğu öğretildi. Daha hızlı bir şekilde irileşmemize yardım eden yiyeceklerin bizim için iyi olduğu fikriyle yetiştirildik. Bu gerçeklerden çok uzak bir düşüncedir.
Bu konuda, halkın da medyanın da kafası karışıktır. İyi beslenme terimi, hayvansal protein ve hayvansal yağların fazla tüketimi sonucunda erken olgunlaşma ve iri vücut yapısına sahip olma ile özdeşleştirilmeye devam edilmektedir. Aslında iyi bir gösterge olmayan bu trendler, tekrar tekrar pozitif durumlar olarak rapor edilmektedir. Eski yazarlar ve beslenme uzmanları hızlı büyümeyi sağlıklı olmak olarak yorumlama hatasını yapmışlardır. Ben büyüme hızının artmasının iyi bir şey olmadığına inanıyorum. Bir çocuk ne kadar yavaş gelişirse o kadar yavaş yaşlanıyor demektir. Olgunluğa erişmenin daha uzun zaman aldığı yavaş büyümenin, daha uzun bir ömrün göstergesi olduğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. İnsanlarda da aynı durumu görürüz: Doğal olmayacak şekilde hızlı büyüme ve ergenliğe erken ulaşmak, hayatın ileriki aşamalarında görülen kanser ve diğer hastalıklar için risk faktörü oluşturmaktadır. Erken olgunlaşmaya ve çocuklukta aşırı büyümeye yol açan aynı faktörlerin, sadece göğüs ve prostat kanserlerinin değil, genel olarak bütün kanserlerin oluşumunu artırdığını gösteren sayısız kanıt vardır. Kötü beslenme ya da ciddi bir hastalığın olmaması şartıyla, ne kadar yavaş büyür ve olgunlaşırsak, o kadar uzun yaşarız.
Öte yandan, son on yılda kansere ve kalp hastalığına neden olan sadece hayvansal gıdalardaki yağ değildir. Beslenme uzmanları ve bilim adamları, araştırmaları sonucunda hayvansal proteinin de kötü bir etkisi olduğunu keşfetmektedirler. Bilim adamları hem laboratuvar henı de insanlar üzerinde yapılan epidemiolojik araştırmalarda hayvansal protein ve kanser arasında bir bağ olduğunu ve hayvansal protein tüketimini azaltmanın yaşlanma sürecini yavaşlattığını bulmuşlardır.49
Genelinde hayvansal ürün tüketimi birkaç kanser çeşidi ile orantısal bir şekilde ilişkilidir. Elli dokuz farklı ülkeden toplanan verileri inceleyen uluslararası bir araştırmada en çok et, domuz eti ve süt ürünleri tüketen erkeklerin prostat kanserinden ölme olasılıklarının çok fazla olduğu, en çok işlenmemiş bitkisel gıda ve kuru yemiş yiyenlerin bu hastalığa yakalanma olasılıklarının ise çok az olduğu bulunmuştur.
Almanya’da yapılan güncel bir çalışmada, vejetaryen yetişkinlerde kolon ve rektal kanserlerin yüzde 50 azaldığı bulunmuştur. Bununla birlikte, vejetaryen diyetini yirmi yıldan uzun süredir uygulayanlarda kanserin ve diğer bütün ölüm nedenlerinin daha büyük bir oranda azaldığı (yaklaşık yüzde 75 azalma) görülmüştür. Hastalıklardan korunma derecesi, vejetaryen diyetin kaç yıl boyunca uygulandığına bağlıdır. Diğer ülkelerde vejetaryen diyeti üzerine yapılan çalışmalarda da aşağı yukarı aynı sonuçlar bulunmuştur.” Hastalık nedenleri erken yaşlardan itibaren birikmeye başlamaktadır.
Özellikle PCB’ler ve DDT gibi yasaklanmış tarım ilaçlarına maruz kalmanın patolojik değişimlerin artmasına yol açtığı konusunda da yeterli kanıt vardır. Kanser olmayan kadınlarla karşılaştırıldığında, göğüs kanseri olan kadınların göğüs dokularında bu kimyasal maddelerden, kanser olmayan kadınlara göre daha fazla bulunmaktadır. Göğüs kanseri vakalarının özellikle fazla görüldüğü Long Island’da da bu durum rapor edilmiştir. Araştırmacılar, hala çevremizde mevcut olan bu kimyasallara fazlasıyla maruz kalmanın nedeninin, kıyılarda tutulan balıkları yemenin sonucu olduğunu öğrenmekten şaşkınlık duymuşlardır.